top of page

Çocuk Hakları Ders Olsun

Yazarın fotoğrafı: Şafak GürsoyŞafak Gürsoy

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Cumhuriyeti Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, “Kız çocuklarını okula göndermeyen ailelerin en baştaki argümanı, ‘ben çocuğumu erkeklerle aynı okula göndermek istemiyorum’ oluyor, veliyi ikna etmek için gerekirse kız okulları da açabilmeliyiz, veli isterse çocuğunu kız okullarına gönderebilmeli, isterse erkeklerin gittiği okullara gönderebilmeli. Karma eğitime karşı olduğum söyleniyor ancak tam tersine özgürlükçüyüm.” dedi.


Konuyu ele almadan önce Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 4 temel ilkesini hatırlayalım:


Bunlar;


*Ayrım gözetmeme,

*Çocuğun yüksek yararı,

*Yaşama ve gelişme hakkı,

*Katılım hakkı.


Sayın Bakan’ın yaptığı açıklama Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin belirttiğim temel ilkelerine aykırı bir açıklamadır.


Yine Çocuk Hakları Sözleşmesi Madde-2 der ki;


“Hiçbir çocuk; ırk, renk, cinsiyet, dil, din ve etnik köken gibi nedenlerle ayrımcılığa tabi tutulamaz.


“Kimse, kız ve erkek ayrımı yapamaz.”


T.C. Anayasası’nın 10. Maddesi’nde ise;


Herkes; dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasî düşünce, felsefî inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir. (...) Çocuklar (...) için alınacak tedbirler, eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.der.


Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi ayrımcılığı şöyle tanımlamaktadır (Genel Yorum 18): "Irk, renk, cinsiyet, dil, din, siyasi veya başka statüye dayalı olan ve tüm hakların ve özgürlüklerin bütün bireylere eşit düzeyde tanınmasını, bütün bireylerin bunlardan eşit düzeyde kullanılmasını engelleyici veya zedeleyici amaç veya etkiye sahip her türlü ayırma, hariç tutma, kısıtlama veya tercih.


Bu bilgiler ışığında kısaca değerlendirecek olursak

Yasalar toplumun düzenini, adaletini ve huzurunu sağlamak için konulan kurallardır. Yasaların ortaya çıkışı, insanlık tarihi kadar eskidir. Yani uygulamada hatalar yapmadan, konunun özüne inebilmeli ve algılayabilmeli, geçen zamanı doğru değerlendirebilmeliyiz. Birlik olmak demek kesinlikle doğru kararlar alabilmeyi başarmaktır.


Biz güzel bir ülkeyiz ve önceden yaptığımız gibi birlikte doğru kararlar alabiliriz. Benim Umudum Var ve her zaman da olacak.


Terakki Vakfı Okulları’nın  “Çocuk Hakları Çizgi Film Projeleri” çerçevesinde hazırlanan “Cinsiyet Ayrımcılığı” konulu çizgi filmi izlemenizi tavsiye ediyor; karakter tasarımları, animasyon aşamaları ve seslendirmeleri ‘Çizgi Film Kulübü’ öğrencileri tarafından yapılan bu çalışmada emeği geçenleri kutluyorum. Bu güzel farkındalık çalışmasının linkine  https://youtu.be/9EHBmhJQWvE    buradan erişebilirsiniz.


Biz karma eğitimi tartışacağımıza neden; ‘çocuklarımızı pedagojik olarak nasıl daha iyi yetiştirebiliriz düşüncesiyle, cinsiyet ayrımcılığı yapmayan, sağlıklı düşünen ve ahlaklı bir insan olarak; vatanına, milletine, değerlerine sahip çıkan bir genç haline getirebiliriz’i tartışmıyoruz?


Şüphesiz ki bu, devletin sağlayacağı eğitim olanakları ve iyi bir eğitimin ile mümkün olabilir.


Bu amaçla, gelişen dünya standartlarında çağdaş medeniyet seviyesinin de üzerine çıkarak bilinçli önerilerde bulunmak ve profesyonel kurumlara, eğitmenlere, sivil toplum kuruluşlarına geleceğimiz için doğru bir şekilde destek vermek gerekmektedir.

Sorunları sadece kendi kendimize çözemeyiz. Bu, farkında olmakla da alakalı bir durum. Gün içerisinde dinlediğimiz, okuduğumuz ya da izlediğimiz her şeyden bir farkındalık yaratabiliriz kendimize.  Eğer kendi yaratmadığımız bir problemse ve çözemiyorsak mutlaka bir profesyonelden destek almalıyız.


Profesyonellik, kişinin iş yapabilme yeteneğini gösteren en önemli ölçütlerden biridir.

Profesyonellik aynı zamanda bir insanın işindeki yetkinliğidir. Yetkinlik veya profesyonellik, kişinin potansiyeli ve bu potansiyelin işe yansımış halidir.


Hayatın, belli bir standart sağlamamızı gerektiren alanlarında profesyonel kararlar alabilmeliyiz.


Bir olayı değerlendirmek için o olayın ille de kendi başımıza gelmiş olması gerekmez. Yaşanmış olaylardan ders çıkarmalı ve gereken durumda gereken davranışı sergilemeliyiz. Bahsettiğim şey çok büyük mücadeleler değil, sadece kendi hayatının kontrolünü belli bir dengede tutmak ve gereken davranışları sergilerken olabildiğince doğru kararlar almaya çalışmak. Peki kendi davranışlarımızı ve arkadaşlarımızla, dostlarımızla, ailemizle ve çevremizle olan bağları güçlendirmek ve yaşanan sorunları neredeyse hiç zahmetsiz bir şekilde çözmeye çalışmak için ne yapmamız gerekir?:


Önceden bilmemiz.


Bize ders niteliği sağlayacak olan bir bilginin, hayatımıza büyük etkileri olabilir. Kendi mücadele sayfamızın kapkaranlık ve uzun olmasına hiç gerek yok. Medeniyet ve insanlık adına mutlu anlarımızın daha fazla olması için gereken zamanı birbirimizle mücadele ederek değil, insanlığa katkı sunarak değerlendirebiliriz.


Bilge insanlar olmaya çalışmalıyız. Bunun için insanların kendilerini büyük bir sessizlikle dinlemeleri gerekir. Kendi özüne, gerçekliklerine erişmeleri gerekir. İşte o zaman nerede yer almaları gerektiğini, hangi düşüncelerle hayata katkı sağlamaları gerektiğini ve bu bilgeliklerini topluma, insanlığa yararlı bir hale nasıl getirecekleri kendi içlerindeki yaşanmışlıklarda bulacaklardır.


Bu noktada suçluları ele alacak olursak

14 Temmuz’da TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen yeni infaz düzenlemesi, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından onaylanarak 15 Temmuz’da Resmi Gazete’de yayınlanıp yürürlüğe girdi. Düzenlemeyle 31 Temmuz’a kadar cezaevinde bulunan bazı hükümlülere, kapalı cezaevinden açık cezaevine üç yıl erken geçme ve buradan da tahliye imkanı getirildi. Bu hükümlüler arasında insan öldürme, yaralama, cinsel saldırı, çocukların cinsel istismarı, dolandırıcılık, hırsızlık, yağma, rüşvet ve uyuşturucu suçlarından hüküm giyenler başta olmak üzere onlarca suçtan mahkum olanlar yer alıyor. Kapalı cezaevinden açık cezaevine geçmek için ise bazı şartlar var.


‘İnsanlar değişebilir mi, isterse iyileşebilir mi’ diye düşündürüyor insana bu karar? Peki her suç aynı muameleyi mi görmeli, tabi ki Hayır! Her insanın iyileşmesi için farklı yöntemler gerekiyor olabilir.


Bunlar sonuç ve olmaması gereken nir sonuç.

Suçun önlenmesi açısından değerlendirecek olursak,


Eğitimin, insan davranışlarının standart temel değerler ve davranışlar üzerine etkisinden bahsetmek istiyorum. Temel değerler, temel hakların ortaya çıkmasına ve gelişmesine zemin hazırlar. Temel haklar ise, temel değerleri korumak ve yaşatmak için gerekli olan araçlardır. Temel değerler ve haklar birlikte ele alındığında, toplumun refahını, barışını ve uyumunu sağlar. Değerlerimizi ve haklarımızı bir denge içerisinde toplumun ve kendimizin yararına en iyi şekilde yönetebilmeyi öğrenmeliyiz. Bunları başarmaya çalışırken en önemlisi de içimizdeki denge. İçimizdeki denge ve varoluş, insanın kendisiyle, çevresiyle ve evrenle uyumlu bir yaşam sürmesi anlamına gelir. Eğitim, bilim, sanat gibi güzelliklerle hayatımızı donatmamız gerekir ve bunları birbirimizle paylaşarak, hayattaki mücadelemizi bitmeyen bir ateşle sürdürmemiz gereklidir.


Yine, çocuk hakları açısından bir başka gelişmeye daha dikkatinizi çekmek istiyorum;

Önceki haftalarda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın “süreli nafaka” açıklaması ile ilgili tartışmalar sürerken basın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile 75.yıl Huzurevi Yaşlı Bakım ve Rehabilitasyon Merkezi’nde yaptığı açıklamada, “Mağdur kimse onun yanındayız. Bunun altını çizmek istiyorum. Meselede bir mağdur varsa onun yanındayız. Mağdur bir kadınsa onun yanındayız. Mağdur bir çocuksa onun yanındayız. Mağdur bir erkekse onun yanındayız.” dedi.


Çocukların bir çok mağduriyetinin önlenebilmesi adına bizim ”Çocuk Hakları Ders Olsun” adlı bir kampanyamız var. Mağduriyetlerin yanında olmak çok değerli fakat bu mağduriyetler yaşanmasın diye önlenebilir durumları güzel projelerle desteklemek ve bu yolda atılacak adımlara, kampanyalara destek olmak çok daha önemli.


Bu anlamda yazımı ulaştırabildiğim herkesten Çocuk Hakları Derneği olarak,


#ÇocukHaklarıDersOlsun kampanyamıza, paylaşımlarınız ve kampanyamıza destek içeren cümlelerinizle katkı sağlamanızı istiyorum.


Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin 3.maddesine göre ;


“Çocuklara ilişkin her iş ve işlem çocukların yararına uygun olarak düzenlenir.”


Temel değer ve haklarımıza bağlılık göstererek, herhangi bir cinsiyet ayrımcılığı yapmadan da çocukların yararına uygun kararlar alınabilir, uygulanabilir.


Profesyonel bir eğitim anlayışı ile devlet kontrolünde, gereken projeler yasalarla desteklenebilir.

Comments


bottom of page